Raflarda satışa sunulan ürünlerin aralarında önemli benzerlikler olabiliyor. Gıda sektöründe çikolata, şekerleme, gofret, bisküvi, temizlik, deterjan vb. üreten kuruluşların pek çoğunun; hem ürettikleri ürünlerde, hem ürettikleri ürünlerin ambalaj tasarımlarında taklitçiliğe varan bir “esinlenme” sergilediklerini sıklıkla görüyoruz. Yabancı markaların ürettikleri gıda ürünlerini ve bu ürün ambalajlarının benzerlerini üreten firmalar, sonrasında kendi içlerinde bu benzerliklere, esinlenmelere devam etmektedirler.
Bunun acı örneklerini raflarda, fuarlarda görmek oldukça üzücü. Bir Milka, Oreo neden yapmıyoruz sorusunun cevabı aslında bu yaptığımız taklit ürünlerde saklı. Taklit ürün yapmanın en temel mantığı, asıl ürünün yaptığı marka iletişimi sayesinde ambalaj rengini, ürün kodlarını tüketiciye ulaştırdıktan sonra bunun rüzgarından yararlanarak benzer ürün olduklarını, hatta aynı ürün olduklarını söyleyerek özel iletişim çalışmalarından kaçmak. Alım gücü daha düşük segmentteki tüketiciye muadil ürün ulaştırmak, daha ucuzuna aynı (taklit, benzer) alıyorum algısını sunmak. Ben iyi tarafından bakıyorum.
Yüksek bütçeleri olan ulusal markalarımızın bile taklit ürün ve ambalajı rahatlıkla tercih ettiği durumları gördük, şahsen yaşadık. Kendi Ar-Ge’lerini, özgün tasarımlarını yapmak için bütçeleri olmasına rağmen bu esinlenme ve kopyacılık yaklaşımının, genel gelişimimizin, meslek saygınlığımızın önünde büyük bir problem olduğuna inanıyorum.
Twix, Mars çikolatalarının her açıdan taklitlerini raflarda görmemiz mümkün. Katlı küçük gofret ambalajlarını birebir taklit eden Anadolu markalarımızın ürünlerini görebiliriz. Bir gözlemimde, bir markanın başka bir markanın gofret illüstrasyonunu aynen kullanıldığını görmüş, kopyacı üreticiyi arayarak bedavaya ambalaj tasarımlarını yapmayı dahi teklif etmiştim. Tabiiki kimse geri dönüş yapmadı.
Marka iletişiminin kodları, formülleri belli. Kurumsal kimlik oluşturmanın kuralları belli. İster organik bir çalışan olarak ister danışmanlık olarak bir Marka Danışmanıyla yola çıkabilirsiniz. En azından sizlere zaman kaybettirmeden alacağınız yolu kazasız, zaman kaybettirmeden aldırabilir.
Pazarlama iletişimi konusunda "Plaza Dilini" özellikle kullanarak içi boş, tutarsız, alt yapısı olmadan edilen süslü stratejik söylemlere kulaklarınızı tıkamalısınız. Savaştaki bir subay, genaral gibi bakmanızda fayda var. Hangi savaşlara katıldın, ne yaptın, deneyimlerin nedir. Bunlar olmadan, görmeden markanızı teslim etmeyin.
Taklitçi durumuna düşmeyin, adamlar yapmış, OREO denilen kurumsal kimliği hiç bozulmayan, ambalaj kırmızı kitapçığını oluşturmuş markaların sadece BAŞARI ÖYKÜLERİNİ taklit edin. İzledikleri yolları, yaptıkları hazırlıkları, hangi yolları kullanmışlar.
Taklitçilik sizleri bir yere götürmez.
Ceyhun Akgün / Ambalaj Tasarımcısı
Comments